Yükleniyor
Bu bölüm ortodontide fonksiyonel tedavilerle ilgillidir.
Fonksiyonel ortodontik tedaviler çenelerden birinin veya her ikisinin yetersiz veya fazla gelişmesi durumlarında ve mutlak bir şekilde büyüme ve gelişim dönemindeki hastalarda (ortalama yaş kızlar için 11-14, erkekler için 12-15 yaş) uygulanmaktadır. Fakat çok ayrıcalıklı durumlarda özellikle de sorun alt çene kaynaklıysa daha erken dönemlerde de tedaviye başlayabiliyoruz.
Fonksiyonel ortodontik aparatlar kullanım yerine göre ağız dışı (kuvveti dişlere ve çenelere ileten kısım ağız içinde, kuvvetin alındığı kısım ağız dışında bulunur), ağız içi (kuvveti ileten kısım da, kuvvetin alındığı kısım da ağız içinde bulunur, dışarıdan bir parçası görülmez) olarak, kullanım şekline göre ise hareketli ve sabit olarak ikiye ayrılır.
Öncelikle ağız dışı aparatlardan başlayalım. Alanında uzman olan her bir doktor işini bir bütün olarak görmelidir. Bizim durumumuzda da bu iş dişler, ağız ve genellikle büyümekte olan insanlardır. Büyümekte olan, bu çok önemli bir konu, çünkü bu insanlar sadece vücut olarak büyüyüp gelişmiyor, aynı zamanda insan olarak, karakter olarak, psikolojik olarak da gelişiyorlar ve toplumun bir parçası olarak yerlerini almaya başlıyorlar. Bu durumda bizim karşı karşıya kaldığımız sorun sadece dişler değil, aynı zamada o insanın gelişimi, geleceği ve toplumdaki rolüdür.
Örneğin, 13 yaşındaki, hem vücut, hem karakter, hem cinsel, hem de psikolojik olarak gelişiminin zirve noktasında bulunan bir kız çocuğundan, dışarıdan görülebilecek bir aparatı günde 18 saat boyunca kullanmasını isteyemem. En kötü senaryoyla, biz bu çocuğun dişlerini düzeltmenin yanı sıra okul hayatını ve mümkündür ki gelecek özel ve iş hayatını, psikolojisini, çevresi ve ailesi ile ilişkisini da tehlikeye atmış olacağız (unutmayalım ki çocuklar zaman zaman çok acımasız olabiliyor). En iyi ihtimalle ise çocuk aparatı takmayacak ve kayıp, sadece ailenin parası, zamanı bizim ise başarısızlığımızla sınırlı kalacaktır.
Tüm bu hususları göz önünde bulundurarak kendi pratiğimde ağız dışı aparatların yerine mümkün mertebe dışarıdan görülmeyen ağız içi aparatlar kullanmaya gayret ediyorum.
Kullanım şekline göre hareketli ve sabit aparatlarla ilgili her şeyin daha açık olduğunu düşünüyorum. Sabit aparatlar tedavi sonucunu hasta işbirliğinden bağımsız hale getirerek, sonucu garanti altına almaktadır. Aynı zamanda sabit aparatlar ağızda daha az yer kaplayarak hastanın rahatını ve tat alma duyusunu etkilememektedir.